Marka olmak, markalaşmak çok zor değildir ama biz onu egolarımızla, “biz zaten markayız” kompleksimizle, kendimizi dahi inandırdığımız yalanlarımızla, müşteriyi aptal yerine koyan önyargılarımızla, reklam yaptık marka olduk kandırmacasıyla, fiyat indirimi oyunlarımızla, dramalarımızla ve pazarda rekabeti kıskançlık sanmakla komplike yapıyoruz.
Geçen ay Zagreb’te yapılan “Medya ve Branding” konferansında konuşmacıydım. Konuşmamın başlığı ise; “Brand is love, marketing is marriage, sales is sex” idi.
Buika hayranıyım ve konserlerini de kaçırmamaya çalışırım. Marka stratejisi danışmanlığını yaptığımız İstanbul 2010 Avrupa Başkenti Ajansı’nın sponsorluğundaki Buika konserini hiç unutamıyorum.
2010 yazındaki o konserde içimdeki sönmüş yanardağ yine yine yeniden patlamıştı, sıcacık, kızıl alevler beni sarmalamış, üşümüş donmaya yüz tutmuş yüreğimi tekrar ısıtmıştı…
Mekan, gizemli mi gizemli idi…Sepetçiler kasrı, hemencecik Gülhane parkının altı.
Akşam Istanbul ışıl ışıl, sol tarafta Galata köprüsü, karşıda Pera, sağ tarafta gelin gibi süzülen rengarenk görkemli Boğaziçi köprüsü. Her tarafa serpilmiş, güleryüzlü şık giyimli insanlar, efsane Buika’nın performansını izledik.
Kendinden geçercesine dans etmesi, sahnede çıplak ayak şarkı söylemesi, kendi eliyle ara ara orkestra ekibinin fotoğraflarını çekmesi, insanı hıçkırıklara boğmaya müsait sesi, minyon bedenini sanki sahnede devleştiriyordu.
Hele arada bir mikrofana yaklaşıp hayat felsefesini insanlarla paylaşması… sade ve yalın, abartısız, ders verir gibi değil geyik yapar gibi… Buika, iki parça arasında eline mikrofonu alıp muhteşem bir laf söyledi;
“Love is simple but we make it complicated.” Aşk aslında basit ve sadedir ama biz onu komplike ve yaşanması zor bir şey haline getiriyoruz.
Evet ben de diyorum ki marka olmak, markalaşmak çok zor değildir ama biz onu egolarımızla, “biz zaten markayız” kompleksimizle, kendimizi dahi inandırdığımız yalanlarımızla, müşteriyi aptal yerine koyan önyargılarımızla, reklam yaptık marka olduk kandırmacasıyla, fiyat indirimi oyunlarımızla, dramalarımızla ve pazarda rekabeti kıskançlık sanmakla komplike yapıyoruz. Aynı aşkı yakaladığımızda sanki onu haketmemecesine sergilediğimiz saçmalıklar gibi.
Marka aşktır. Yıllar geçtikce büyüyen, büyüdükçe gençleşen bir aşk. Eğer markaya aşıksanız ancak o zaman yeni piyasaya çıkan iphone için sabah saat dörtte Apple mağazasının önünde kuyruğa girer ve ürünü ilk alanlardan olmak isterseniz, Nike’ın yeni çıkan ayakkabısını satın almak için mağaza mağaza dolaşıp durursunuz ya da Paris’e, Dubai’ye aşıksanız taksitle turuna gidersiniz. Çünkü ekonomide aşkın göstergesi; şartları zorlamak pahasına maşukunuzu satın almaktır.
Pazarlama ise hesap kitap işidir, matemaktir, veridir, araştırmadır, excel sheet’tir, insigt’tır. Aynı evlilik gibi… Sürdürülebilir sağlıklı bir evlilik için bütçe yapmalısınız, eşinizin, çocuklarınızın dertlerine deva olmalısınız, aile fertlerini iyi tanımalı onlarla kaliteli zaman geçirmelisiniz. Evlilik demek sorumluluk demektir. Pazarlama da sorumluluktur. Pazarlama, marka yaratır, pazarlama satış değildir, pazarlama pazarlamadır.
Müşteri, aşık olacağı marka ister. Siz, iyi marka yönetimi ile “Loved brand” yaratırsınız, doğru pazarlama stratejinizle, CRM-CEM-CLM sayesinde müşterinizle evlenirsiniz, karıncalar gibi çalışıp hedef kitlenizi iyi tanır ve o doğrultuda pazarlamayı yönetirsiniz, müşteriniz size sadık olur, ürününüze veya hizmetinize istediğiniz kadar parayı verince de mutlu mesut bir hayatınız olur. Tebrikler, iyi pazarlama yönetimi yaptınız ve Apple, Coca-cola, Nike, Algida gibi bir “Loved Brand” oluverdiniz işte.
Gelelim satışa; Satış para getirir, para olmadan da hiç bir şey olmaz. Bir şirket için olmazsa olmazdır para. Lee Iacocca der ki; “Bir şirket, fatura kesmek için kurulur.” Nokta. Satışın sürekliliğini sadakatle gerçekleştirirsiniz, sadakati de doğru pazarlama yönetimi ile sağlarsınız. Sürekli artan karlı satış parayı, para da başarıyı getirir.
En ideal ilişki ise aşık olduğunuz kişiyle evlenmek ve mutlu bir yaşam sürdürmek değil midir?
Bazılarınızın;
“Marka olmak için önce satış şart değil mi?”diye sorduğunu duyar gibiyim.
Dilerseniz yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar? tartışmasına girmeyelim ama cevabım şöyle olur;
“Branding is simple but we make it complicated”
Markalaşmak basittir ama biz onu komplike yapıyoruz. Örnek mi istiyorsunuz? Bakın Çinli Huawei’ye; akıllı cep telefonunu üretmeye başlayalı daha beş yıl olmadı ama 2015 Interbrand top 100 global brands listesine 88. sıradan giriverdi. Nasıl mı?
Skor peşinde koşmadı müşterilerine evlilik vadetti ve onları kendisine aşık etti.
Kalın sağlıcakla.
14/06/2016 Tarihinde www.brandtalks.org’da yayınlanmıştır
HENÜZ YORUM GİRİLMEMİŞ